Fare V2.0

Tam yirmi sekiz yıldır aynı bilgisayar çevre birimini kullanıyoruz. Bunca yıldır neredeyse hemen hemen aynı kalan bir tek çevre birimi var: Fare

Bilgisayar dediğimiz aletin monitöründen kasasına, anakartından işlemcisine, klavyesinden güç kaynağına kadar tüm parçaları tanınmayacak ölçüde şekil değiştirdi. 1980 yılında Xerox tarafından icat edilip Apple aracılığı ile 1984 itibariyle yaygılaştırılmaya başladığından beridir fareler, bilgisayarların vazgeçilmez kontrol ekipmanı oldular. Bilgisayar kullanımında, özellikle grafik arabirimlerin gelişmesi konularında çığır açan fare, şimdilerde bir yol ayrımında.
Fare’ye olan ihtiyaç, yine Xerox tarafından icat edilen grafik arabirimi ile ortaya çıktı. Şu an bildiğimiz tüm masaüstü, ikon, imleç, işaretçi, klasör, dosya, açılan menüler, pencereler, küçültme, kapatma, tam ekran yapma gibi fonksiyonları ve kavramları aynı anda icat eden Xerox, bu arabirimin kolay kullanılabilir olması için bir alete ihtiyaç duydu. Fare benzeri bir çok aletin daha önceden patenti alınmış, fakat yaygın kullanım bulamamışlardı. Xerox bunları değerlendirerek kendi faresini yarattı. Fakat Xerox yönetimi, ne böyle bir aletin getireceği kullanım kolaylığını, ne de grafik arayüzün nimetlerini anlayabildiler. Doğru düzgün patentlendirilmeyen bu gelişmeler, daha sonra Apple tarafından kopyalandı ve yaygın kullanıma sokuldu.
Fare ile bir işletim sisteminin grafik arabiriminin birbirleri ile olan ilişkisi çok açıktır. İkisi de birbirine muhtaçtır. Biri olmadan diğeri olamaz. Günümüzde gelişen görüntüleme ve veri girişi sistemleri ise, hem farenin hem de grafik arabirimin birbirlerinden kopmalarına yol açıyor.
Günümüzde, pek fazla farkında olunmayan iki büyük devrim gerçekleşmekte: çoklu dokunma teknolojileri ve üç boyut. Çoklu dokunma teknolojileri ile birden fazla parmağınız ile ekrana veya bir touchpad’e dokunarak bilgisayara karmaşık komutlar verilebiliyor. Üç boyut teknolojisi ise, gözlükler ile yapılan değil. Üç boyutlu grafiklerin normal olduğu bilgisayar dünyasında, işletim sistemlerinin hala iki boyutlu olarak kalmaları kötü bir durum. İşin kötü yanı ise, kimse bunların nasıl üç boyutlu yapacağını bilemiyor, çünkü üç boyutlu bir uygulamanın içinde dolaşabilmek için fare kendi başına yetersiz kalıyor.

Fare sadece iki boyutlu bir ortamda idare edilebilmesi için tasarlanmış bir alet. Sadece X ve Y koordinatlarını okuyor. Tuşları ile de imleçe farklı fonksiyonlar uygulanabiliyor. Yani aslında fare iki adet cihazın birleşiminden oluşuyor: yer belirleyici ve fonksiyon atayıcı.
Günümüzdeki sorun bu her iki cihazda da var. Yer belirleyici üç boyutlu uzayda yer belirleyemiyor. Fonksiyon belirleyici olan tuşlar ise kısıtlı. Evet, modern farelerde, özellikle bilgisayar oyuncuları için özel yapılanlarda birçok fonksiyona sahip çok sayıda tuş bulunuyor. Fakat bu bir çözüm değil, çünkü bunlar hem farenin mekanik karmaşıklığını, dolayısıyla bozulma ihtimalini ve üretim maliyetini arttırdıkları gibi, sonuçta bunlar fiziksel birer obje oldukları için sayılarının sınırları var.
Touchpad’ler bazı konularda farelerden daha iyi durumdalar. Özellikle sadece tek yüzeyden oluşmaları büyük bir avantaj. Teorik olarak da kullanımları kolay. Sadece parmağınızı hareket ettiriyorsunuz ve ekrandaki fare işaretçisi de sizin parmağınızla birlikte hareket ediyor. Fakat sorun aslında tam da burada başlıyor. Touchpad’lerin alanı sınırlı ve parmak basınçlarınızı algılamada çok hassas değiller. Bunun sebebi aslında parmaklarınızın çok hassas olmamaları. Bütün parmak ucunuzu kullanarak ekrandaki birkaç piksel boyutlarındaki bir ok işaretini yönetmeye çalışıyorsunuz. Fakat touchpad’lerin başka avantajları da var; özellikle çoklu dokunmatik olanların. Örneğin iki parmağınızı birden kullanıp sayfaları kaydırmak, resimlere istediğiniz gibi yakınlaşmak bunlardan en çok bilinenleri. Normal bir fare ile de bunların gerçekleştirmek imkansız.
Bu sorunları halletmenin en akla yatkın şekli, bir şekilde fare ve touchpad teknolojilerini birleştirmek. Fare iki boyutlu yer belirlemede iyiyken, touchpad çoklu fonksiyonlarda daha iyi. Demek ki farelerde öncelikle değişmesi gereken kısım düğmeler. Üç boyut desteği eğer bir şekilde gelecekse, bu değişimden sonra gelmeli.
Microsoft da tam olarak böyle düşünüyor ve bildiğimiz fare mimarisini değiştirmeye hazırlanıyor. Dünyanın en büyük yazılım şirketinin birden bire fare teknolojileri üzerine dünyanın en büyük Ar&Ge’sini yapmaya başlaması, işlerin ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor.
Microsoft şimdiye kadar beş farklı prototip modelin tanıtımını yaptı. Bunlardan bazıları normal bir fareye çok benzerken, bazılarının ilk bakışta ne oldukları bile anlaşılmıyor. Apple firmasının da benzer teknolojiler üzerinde çalıştığını, hatta yakın zamanda yeni bir Mighty Mouse çıkartacağını biliyoruz, fakat Apple her zamanki ketumluğunu koruduğu için bu konuda pek bilgi edinemedik.

Microsoft’un Prototipleri

Cap Mouse
İsminin “capasitive” sözcüğünden geldiği söylense de şekil olarak beysbol şapkasına (baseball cap) benzerliği dikkatlerden kaçacak gibi değil. Bu prototip bizim görebildiğimiz kadarıyla en “olmuş” tasarım. Tasarım tamamen bitirilmiş ve ince detaylarla uğraşılıyor. Farenin şapka siperliğine benzeyen ön tarafı tamamen kapasitif bir panelden oluşuyor. Böylece her türlü parmak hareketi algılanabiliyor. Aynı bir çoklu dokunmatik touchpad gibi çalışan bu bölümün esas özelliği parmaklarınız koyabileceğiniz her yeri kaplıyor oluşu. Böylece fareye yan tuşlar, yardımcı tuşlar veya tekerlekler koymak gerekmiyor. Bu yüzeyin hangi bölgesinin ne işe yarayacağı ayarlanabildiği gibi, hangi parmak hareketlerinin ne gibi fonksiyonları tetikleyeceği de belirlenebiliyor. Bunun güzel yanı, hem fonksiyonları hem de parmak hareketlerinin nasıl olacağını kullanıcı özgürce kendisi belirleyebiliyor. Fakat bunlara rağmen yine de tıklama mekanizması yerinde bırakılmış. Çünkü kullanıcıların touchpad’ler ile karşılaştıkları en büyük sorunlardan biri, bir şeye gerçekten tıklayıp tıklamadıklarını fark etmemeleri.

FTIR
İsmi konusunda üzerinde daha çok çalışılması gereken bu yeni fare prototipi kızıl ötesi ışınlar kullanarak parmak hareketlerinizi algılıyor. Farenin avuç içine oturan yarısının da yüzeyi algılayan ve her farede bulunabilecek optik bir düzeneğin yanında bir de infrared kamera bulunuyor. Resimde de görebildiğiniz gibi, bu kameranın üzerine doğru kapanan şeffaf akrilik parçanın içine de infrared LED’ler ile görünmez ışık basılıyor. Parmaklarınızı akrilik yüzeye koyduğunuzda oluşan temas infrared ışınları kesiyor ve kamera bunu algılıyor. Bu tasarımda da yine tıklama mekanizmasına yer verilmiş. Akrilik yüzey Cap’e göre küçük olmasına rağmen yine de beş parmağı birden algılayabiliyor.

Küre Fare
Bu prototipe henüz özel bir isim verilmemiş, fakat en orijinal tasarımlardan biri gibi gözüküyor. Fare tam bir küre şeklinde tasarlanmış. Kristal küreli falcılar gibi bu kürenin üzerine elinizi kaplayarak kullanıyorsunuz. Aslında mantık olarak FTIR’a benzer şekilde çalışıyor. Kürenin içinde infrared kamera kullanıcının tüm avuç hareketlerini algılayabiliyor. Böylece aslında çok küçük el ve avuç hareketleri ile bir çok fonksiyonu yönetebiliyorsunuz. Bu, aslında Microsoft Surface’de kullanılan teknolojinin küçültülmüş bir uygulaması.

Arty
Bu prototip hiç bir şekilde fareye benzemiyor. Yine avucunuzu koyduğunuz yarım küre şeklinde bir bölümü var, fakat bu bölümden parmaklarınızı koyabileceğini iki uzantı çıkıyor. Bu uzantıların ve kürenin altında birer optik algılayıcı var. Parmaklarınız ile uzantıları hareket ettirdikçe bilgisayar bu üç noktanın birbirlerine göre nerede olduklarını hesaplıyor ve komutları buna göre uyguluyor. Kullanımı çok farklı olduğu için alışılmasının güç olacağını düşünüyoruz.

Side Mouse
Bu tasarım ise yarısı kesilmiş bir fareyi andırıyor. Farenin alt kısmında bilgik bir optik okuyucu var. Ön tarafında ise bir kamera. Bu kamera, havadaki veya masa üzerindeki parmak hareketlerinizi algılayıp fonksiyonlara dönüştürebiliyor. Yani bu fare prototipinde ne tuşlar, ne de parmaklarınızı bastığınız yüzeyler var. Bu teknoloji aslında bir süre önce adından çok bahsettiren Natal projesinin bir yan ürünü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder