Teknoloji severler ve Apple'ı yakından takip eden okuyucularımız bileceklerdir, Apple'ın tarihinde uzun süre konuşulup dedikoduların sıkça dillendirildiği 3 dönem vardır. Bunlardan ilki 2003 yılında gerçeğe dönüşen PowerMac G5: Dünyanın o dönemdeki en hızlı bilgisayarı. Ardından 2005 yılındaki Apple'ın Intel'le güçlerini birleştirmesi gelir; Apple, yıllardır kullandığı IBM işlemcilerinden vazgeçip Intel'e geçiş yapmıştı. Ve son olarak 2007'de iPhone; Steve Jobs'un deyimiyle Apple, telefonu yeniden icat ediyordu.
2002 yılında Steve Jobs, International Herald Tribune'e verdiği röportajda Apple Tablet için şu sözleri söylemişti;
"Tablet bilgisayarlarının başarılı olup olmayacağından emin değiliz. Yazı yazabileceğiniz bir dizüstü bilgisayarına dönüşüyor sonuçta. Elektronik postalarınızı gerçekten el yazısıyla yazmak ister misiniz ? Apple olarak Tablet yapabilecek her teknolojiye sahibiz ancak biz sadece bu cihazların başarılı olup olmayacağını bilmiyoruz."
Aynı röportajdaki "iPhone diye bir cihaz olacak mı ? " sorusuna Jobs "Kim bilir ?" diye cevap vermişti. 2002'deki bu sözlerinden 5 sene sonra ilk önce iPhone hayat buldu, 2010 yılında da Apple, tablete, iPad'e can veriyor. Hem de gücünü kendin işlemcisi Apple A4 yongasından alarak, iPhone'un büyük uygulama desteğiyle ve yeni çevrimiçi mağazası; iBook Store ile...
Apple'ın kurucusu ve şu anki yönetim kurulu başkanı Steve Jobs, iPad'i iPhone ile Mac'ler arasındaki bir geçiş formu olarak nitelendiriyor. Bu alandaki bir diğer segment netbook'ların hız, ekran kalitesi gibi birçok olanda yetersiz kaldığını belirten Jobs, iPad'in temel amacını iletişim (internet) ve eğlence (oyun, müzik, elektronik kitap) olarak görüyor.
Karşınızda iPad. İlk görüşte iPod Touch köşelerinden büyütülmüş modeli gibi duruyor. Ancak donanımı öyle söylemiyor.
Apple'ın merakla beklenen tablet çözümü iPad'e biraz daha yakından bakmaya başlayalım. iPad'in ön yüzü Apple'ın bilgisayarlarındaki ekranları andırırken, ön yüze Home tuşunu eklersek bu sefer ortaya iPhone/iPod Touch çıkıyor. 24.3 cm yüksekliğinde, 19 cm genişliğinde ve 1.34 cm kalınlığındaki iPad'in ağırlığı tercih edeceğiniz modele göre değişiyor. Eğer iPad'inizin sadece 802.11 a/b/g/n Wi-Fi standartlarını desteklemesini istiyorsanız ağırlık 680 gramda kalırken, UMTS/HSDPA (850, 1900, 2100 MHz) ve GSM/EDGE (850, 900,1800, 1900 MHz) bağlantı kabiliyetlerine de sahip olsun derseniz ağırlık 730 grama yükseliyor. Cihazın arka kasa tasarımıysa görmeye alıştığımız tarzda. Elma logosu aynı yerde konumlandırılırken, cihaz bilgileriyse en alt orta kısımda toplanmış. Eğer iPad'iniz 3G iletişim ağını da destekliyorsa mevcut bileşenlerin yanına alıcı konumlandırıldığından tasarım biraz daha farklılaşıyor.Sadece Wi-Fi'lı
Wi-Fi+3G'li
Cihazın ekranına gelince, Apple burada iPad'in temel amaçlarını göz önünde bulundurarak panel seçiminde bulunmuş. iPad'in ekranında IPS panel kullanan Apple bu sayede ürünün hem bakış açısını 178 dereceye kadar çıkartmış, hemde daha canlı görüntü elde edilmesini sağlamış. IPS panelin geniş bakma açısı sayesinde cihazı istediğiniz konumda kullanabilme ve arkadaşlarınıza istediğiniz açıdan birşey gösterebilme özgürlüğü size verilmiş. 9.7 inç boyutundaki arkadan LED aydınlatmalı ekran 1024x768 pikselde inç başına 132 piksellik (ppi) görüntü sağlıyor. Cihazın ekranı iPhone ve iPod Touch'da olduğu gibi kapasitif yani sığasal. Apple'ın donanımdan sorumlu yöneticisi Bob Mansfield, ilk defa bu kadar büyük bir alanı Multi-Touch yüzeyi haline getirdiklerini ve bu yüzeyin altında duyarlılığı olabildiğince arttırabilmek için 1000'den fazla sensör konumlandırıldığını söylüyor. Ekranın üzerinde parmak izini önlemek amacıyla olefobik (yağ itici) yüzeyle kaplandığını da belirtelim. Apple'ın ilk işlemcisi: 1GHz'lik Apple A4
iPad, başta da söylediğimiz gibi gerek Wi-Fi gerekse de 3G ve 2G iletişim ağına destek sunuyor. Ancak Apple burada, 3G kullanmayı düşünmeye kullanıcılara sadece Wi-Fi'lı iPad'i sunarak daha uygun fiyattan daha geniş kitlelere ulaşmaya çalışmış. Bu bakımdan Apple'ın Wi-Fi ve 3G+Wi-Fi'lı iki farklı iPad çıkarması ilk başta model kalabalığı gibi gelse de 3G kullanmayı düşünmeyen kullanıcıların işine geleceğini söylemek yanlış olmasa gerek. Her iki modelde de Bluetooth 2.1 desteği verilirken, A-GPS desteği sadece 3G+Wi-Fi'lı iPad'de sunuluyor. Dijital pusula, cihazın yatay konum değişikliğini algılayan ivmeölçer ve ortam ışığı ayarlayıcısıysa iPad'in standartları olarak göze çarpıyor. IPS panelin faydaları: Geniş bakış açısı sayesinde cihaza istediğiniz konumdan bakabilirsiniz
iPad'in pil ömrü de Apple'ın açıklamalarına göre yeterince iyi gözüküyor. Açıklamalara göre Apple mühendisleri maksimum batarya ömrü için Macbook ve Macbook Pro'daki lityum polimer teknolojisini aynen iPad'e entegre etmişler.iPad'de 25Whr'lik lityum polimer pil kullanan Apple, tek bir şarjın 10 saate kadar kesintisiz Wi-Fi üzerinden internet deneyimi, video ve müzik oynatımına yeterli olacağını belirtiyor. Fakat geçmiş deneyimler tüketicilerin, üreticilerin söyledikleri bu pil ömürlerine yetişmekte oldukça zorlandıklarını gösterdiğini unutmamamız lazım.Cihaz üzerindeki bağlantılarda Apple'ın iPod ve iPhone'daki gibi; 30 pinlik Dock girişi ve 3.5mm kulaklık girişinden ibaret. 3G'i destekleyen modelde ek olarak sim kart girişi bulunuyor ancak iPad'in desteklediği simkartlar alıştığımız kartlardan biraz daha farklılar. Bunlar, microSim adı verilen çok daha küçük sim kartı. iPad'in üzerinde stereo hoparlör ve bir de mikrofonda konumlandırıldığını belirtelim. Her ne kadar temel telefon kabiliyeti bulunmasa da Skype gibi VoIP uygulamaları çalıştırabildiğinden mikrofona yer verilmesin iyi olduğunu söylemek mümkün.
iPad'deki diğer bir süprizinde iWork desteğinde yaşandığını söyleyebiliriz. Sitemizin müdavimleri hatırlayacaklardır, 3 hafta önce sizinle paylaştığımız dokunmatik iWork iddiaları bugün Apple tarafından doğrulanmış oldu. İçersinde Keynotes, Papers ve Numbers olmak üzere 3 farklı ofis programına sahip olan iWork, Multi-Touch arayüzü ile iPad'in ekranı aracılığıyla kullanıcıların hizmetine sunuluyor. Bu 3 programın her biri AppStore aracılığıyla 9.99 dolardan satılacak ve kullanıcılar istediklerini alabilecekler. Ayrıca belirtelim, iPad, iTunes hesabınızdaki mevcut uygulamaları tespit ederek herhangi bir ek ücret talep etmeden yazılımları kendisine otomatik olarak yüklüyor.
iPad'deki temel uygulamalardan Safari gerek geniş gerekse de normal ekran konumunda kullanılabiliyor. Ancak iPad OS'de Flash desteği bulunmadığından, Flash tabanlı siteler görüntülenemiyor
Bu tarz dokunmatik cihazlarda kullanım kolaylığının kullanıcı arayüzüne oldukça bağlı olduğunu düşünürsek, Apple'ın iPad'in işletim sistemi olarak Mac OS X'i seçmemesi oldukça mantıklı görünüyor. iWork'ün de Multi-Touch destekli hale getirilmesi de Apple'ın bu konudaki hassasiyetini ortaya koyuyor.iBook ve iBook Store; Apple'ın görselliğe verdiği önemi bu uygulamayla da anlıyoruz
iPhone OS 3.0'la gelen yeniliklerden: Spotlight Arama, iPad'de de mevcut
Görselliğin ön planda olduğu diğer bir uygulama: Calendar
Mail uygulaması
Fihrist görünümündeki: Contacts
iWork: Keynotes, Papers, Numbers (Soldan sağa doğru)
Notes
iPod-Video uygulaması
Photos
iPad'in yazılımına da kısaca değindikten sonra diğer bir önemli konuya, satışa sunulacağı tarih ve fiyatına gelelim. İlk önce şunu belirtelim; iPad ülkemize Haziran-Temmuz'dan önce gelmeyecek fakat sadece bize değil, Amerika dışındaki ülkelere gelmeyecek. Apple, iPad'i başta Amerika'daki tüketicilere sunacak. Ancak Amerika'daki kullanıcılarda alacakları iPad'e göre bekleyecekleri süre değişecek. İlk başta Wi-Fi'lı iPad Mart ayında satışa sunulacak, Nisan ayında da Wi-Fi+3G'li modeli. Cihaz, iddiaların aksine sim kilitsiz ve kontratsız olarak satılacak. Ancak AT&T aboneleri isterlerse iPad'in yanında aylık 30 dolardan sınırsız data kullanım hakkına da sahip olabiliyorlar. iPad'in modellere göre fiyat tablosu
iPad'e Apple'ın açıkladığı bilgiler ışığınca deyinmeye çalıştık. Artık söz sizlerde, kullanıcılarda. 250 Milyon iPod satışı yapan ve iPhone ile telefon dünyasına hızlı giriş yapan Apple'a bu yeni çözümü iPad konusunda kullanıcılardan geçer not alıp almayacağını zaman gösterecek. Ancak Apple tarihindeki önemli dönemlerden birini daha geride bıraktığımızı söylemeliyiz. - DH
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder