Avrupa Şampiyonu Yapmaya Geliyorum

Sevgili Fenerbahçeliler,

Yüce önder Atatürk’ün Samsun'a ayak basarak kurtuluş savaşını başlattığı 19 Mayıs 1919'un 90. yıldönümünde sizlerle bir arada olmanın gururunu yaşıyorum. Bu vesileyle gençlerimizin gençlik ve spor bayramını kutluyorum, gözlerinden öpüyorum.

Beni tanıyorsunuz. Benim ne şöhrete ihtiyacım var, ne paraya ihtiyacım var, ne de kişiliğimi Fenerbahçe’de bulmaya ihtiyacım var. Benim aday olmamın tek sebebi Fenerbahçe’nin içine düştüğü içler acısı durum karşısında camiadan ve taraftarımızdan gelen yoğun baskılardır.

Mevcut yönetim Fenerbahçe kulübüne yetersiz kalmıştır. Son 11 yılda harcanan bunca paraya rağmen sportif alanda maalesef başarısız olduk. Fenerbahçeliler için önemli olan kulübün ne kadar kar ettiği değil kaç tane şampiyonluk kazandığıdır. Avrupa’da son 11 yılda nasıl performans sergilediğidir. Sonuçlar maalesef ortada.

Aziz Yıldırım, son 11 yılda Fenerbahçelileri sokağa çıkamaz hale getirdiği gibi, boynu bükük de bırakmıştır.
Aziz Yıldırım’ın överek bahsettiği sportif başarılarını rakamlarla hatırlatmak istiyorum. Aziz Yıldırım döneminde en fazla Galatasaray şampiyonluğu gören Fenerbahçe başkandır. Bu 11 yıllık dönem içerisinde ezeli rakiplerimizden Galatasaray 6 kez şampiyon olurken, 3 kez de Türkiye Kupası kazandı. Beşiktaş 1 kez şampiyon olurken, 4 kez Türkiye kupası kazandı. Trabzonspor 2 kez Türkiye kupası kazandı. Fenerbahçe ise 4 kez şampiyon oldu ve bir kere bile kupa kazanamadı.

Avrupa’da ise Fenerbahçe bu 11 yıllık periyot da en büyük başarısını çeyrek finale çıkarak yaşadı. Her şey ortada. Başkanın futboldaki başarısı bu kadar.
İşte ben bu gidişata bir son vermek için aday oldum. Genel Kurul üyelerimizin sportif başarı bakımından son 11 yılda Fenerbahçe’nin utanç karnesine bakıp gerekeni yapmaktan kaçınmayacağına eminim.

Bu 11 yıllık dönemde hem sportif alanda başarısız olduk hem de yetmiyormuş gibi Aziz Yıldırım’ın agresif ve antipatik tavırları yüzünden tüm spor camiasıyla da kavgalı olduk.
Aziz Yıldırım’ın vefasız tavırları camiadaki bölünmüşlük duygusunu körükledi. Buna bir de Fenerbahçe karşısında spor dünyasında oluşan antipatik tablo da eklenince ben aday olmaya karar verdim.

Sayın başkan geçtiğimiz günlerde adaylığını açıkladığı basın toplantısında değişimden bahsetti. Fenerbahçe’de savaşan ruhun kalmadığını açıkça itiraf etti.

Aziz Yıldırım’a buradan seslenmek istiyorum;
Fenerbahçe’de 11 yıldan beri başkanlık yapıyorsun, Fenerbahçe’de savaşan ruhu sen öldürdün, şimdi de kongre üyelerinden 3 yıl daha süre isteyip öldürdüğün ruhu yeniden canlandırmak istiyorsun. Sen bir 10 sene daha görevde kalsan da bu ruhu geri getiremezsin.

11 içinde dünyanın sayılı yıldızlarını getirdin. Gelişleri muhteşem oldu. Ama hemen hepsi çabuk ve seni suçlayarak gitti. Sadece yabancı futbolcular bunu yapmadı, yerliler yani bizim evlatlarımız Fenerbahçe’yi ve muhteşem taraftarlarımızı değil seni terk ettiler. (Anelka, Ortega, Tuncay, Ümit, Aurelio, İbrahim Kutluay)

Hayatı Fenerbahçelilik aşkıyla dolu sadece futbolcu değil sana omuz veren yönetici dostlarımız, basketbolcu İbrahim Kutluay, basındaki Fenerbahçeli arkadaşlarımız ve en hazini senin görevde kalman için yürüyüş düzenleyen, ağlayan Fenerbahçeli taraftarların kalbini ve gönlünü kırdın.

Neden yaptın bunları?

Vefasızlık iyi insan tarifi değildir. Fenerbahçe’de savaşan ruhu canlandırmak için öncelikle büyük Fenerbahçe ailesini birleştirmek gerek. Barış ve huzur ortamı sağlamak gerek. Manevi değerlere sahip “çıkmak gerek, menfaatçi ve agresif olmamak gerek vefalı olmak gerek Aziz Yıldırım.

İşte Fenerbahçelilik budur.

Bizim büyüklerimizden öğrendiğimiz Fenerbahçe değerleri bunlardır. Evet Aziz Yıldırım senin dediğin gibi değişimi tamamlamak gerekiyor ama senden başlayarak.

İnşallah pazar günü değişimi tamamlayıp yönetimi değiştireceğiz ve karaya oturmuş sarı lacivert gemimizi yeniden rotasından şaşmadan yüzdüreceğiz.

Sevgili Fenerbahçeliler,

Şimdi gelelim Aziz Yıldırım’ın anlata anlata bitiremediği sözde ekonomik başarıya. Bu konuda camiadan saklanan gerçeklerin bilinmesinde fayda var. Öncelikle şunu söylemek istiyorum, Aziz Yıldırım, 1997’de borçsuz devraldığı kulübü bugün ciddi borç rakamlarıyla birlikte kongreye sokmaktadır. Her konuşmasında Fenerbahçe’nin tesisleştiğinden ve gelirlerinden bahsediyor.

Peki ya kulübün borcu ne durumda? 20 milyon dolar borçla devraldığın Fenerbahçe’nin borcunu 3 haneli sayılara (160 milyon dolarlara) tırmandırdığın doğru mudur? Çok güzel bir şekilde basın toplantında rakamları üst üste yazmışsın fakat kulübün borcuyla ilgili en ufak bir bilgi veremedin. Kulübün gelecekteki hangi gelirlerinin ne kadarının temlik altında olduğunu neden açıklamıyorsun? 1997’de Fenerbahçe’nin bütçesi 21 milyon dolardı. Okacha ve Högh ‘ü satıp bütçe kadar gelir elde edildi. Yani 2 futbolcu satarak borcu kapatabilecek durumdaydık. Peki ya şimdi soruyorum; Bugün hangi futbolcuyu satsak Fenerbahçe bütçesinin yarısı kadar yani 200 milyon dolar kazanabiliriz. Demek ki ekonomik yönden kalkındığımız lafları da koskoca bir yalan.

Aziz Yıldırım para bulabilmek için kulübün hisselerini sattı ve 30 milyon dolar elde etti. Ama maalesef bugün bakın ki Fenerbahçe’nin bankalara sadece faiz borcu ve kur farkı 35 milyon dolar. Yani halka arzdan elde ettiği gelirin fazlasını 35 milyon dolar olarak bankalara ödüyor. Aziz Yıldırım, 1997’de borçsuz devraldığı kulübü bugün borçlu hale getirerek kongreye gidiyorsa o zaman bu borcu silip kamuoyuna şahsi olarak borcu üstlendiğini ve kulübe hibe ettiğini açıklaması gerekir.

Fenerbahçe kulübü kimsenin tapulu malı değildir. Aile şirketi hiç değildir. Fenerbahçe gönül kulübüdür. Menfaat kulübü değildir. Benim yönetimimde ailemden kimse yok. Kaba tabirle yönetim kurulunda hiçbir zaman ahbap çavuş ilişkisi olmayacak. Ben tek adamlı yönetime karşıyım zaten karşı olmasaydım mevcut yönetimin devam etmesini isterdim. Göreve gelirsek benim yönetimimde herkes söz hakkına sahip olacak.
Fenerbahçe’yi dikta rejimiyle değil layık olduğu şekilde takım ruhuyla ve demokrasiyle yöneteceğiz. Fenerbahçe Aziz Yıldırım’ın tapulu malı değildir. Tesisleşme yatırımları yapıyorsa bu onun lütfu değil Fenerbahçe taraftarına ve kongre üyelerine karşı görevidir.

Ayrıca Fenerbahçe bir şirketten öte gönül kulübüdür. 25 milyon taraftarımız tesisleşerek zengin kulüp olduğumuzla övünüyor övünmesine ama asıl olan sportif başarıdır.

Şimdi biraz yönetime almayı düşündüğüm arkadaşlarımdan bahsetmek istiyorum.

Yönetim Kurulundaki arkadaşlarımın her biri kendi dallarında iyi nam yapmış Türkiye’nin en büyük şirketlerinin sahipleri olan kişilerdir. Bu arkadaşlarım 5 kıtada işleri olan kamuoyunun yakından tanıdığı başarılı isimlerdir.

Yeni yönetim modelimizde Fenerbahçe’yi dünyanın en büyük kulüplerini baz alarak içine geleneksel değerlerimizi de katarak yönetmeyi hedefliyoruz. İdari, hukuki ve teknik alanda tamamen profesyonel yönetim anlayışı sağlayacağız. Fenerbahçe’mizi ahbap çavuşa değil işin ehli insanlara emanet edeceğiz. Ben ve arkadaşlarım yönetim olarak Fenerbahçe’nin sportif başarısına ve sarı lacivertli camiayı nasıl dünyanın ilk 10 kulübü arasına sokabiliriz ona odaklanacağız. Tek adamlık bitecek yerine takım halinde bir yönetim anlayışı hâkim olacak.

Kongre üyelerimiz lütfedip bizi göreve layık görürlerse camiamızın beklediği Avrupa’da başarılı ve istikrarlı bir kadro kuracağız. Yıldız transferler vaat edip taraftarın gözünü boyamak yerine takım oyunu oynayabilen savaşçı oyuncuları takımlarımıza kazandıracağız. Guiza ve Aragones örneği ortada. Eğer sadece yıldızlarla olabilseydi bugünkü hüsran yaşanmazdı. Demek ki takım oyunu oynayabilmek her şeyden önemliymiş. Biz Fenerbahçe’de takım oyunu oynayabilme zeminini hazırlayacağız. Yanlış transferler yapıp kulübün parasını har vurup harman savurmak yerine isim yapmamış genç yetenekleri transfer edip daha sonra kulübe para kazandırmayı amaçlayacağız.

Aynı şekilde miyadı dolmuş teknik direktör transfer edip paraları sokağa atmayıp camia tarafından benimsenmiş isimlerle yolumuza devam edeceğiz.

Hoca seçimi ve en uygun futbolcu transferi yapmak bizim işimiz. Bu iş tecrübe, bilgi, kültür ve ilişki yönetimi ister. Geçmişte yok pahasına aldığımız yeteneklerle hem şampiyon olduk hem de daha sonra bu genç yetenekleri satıp kulübe para kazandırdık.

Aziz Yıldırım bütçeye futbolcu satışından 15 milyon euro hayali gelir yazmış. Şimdi soruyorum; Bugün kimi satarsa Fenerbahçe 15 milyon euroyu kasasına koyabilir. Maalesef hiç kimseyi!

Aziz Yıldırım’ın beklediği gelirler böyle hayali temele dayanıyor. Demek ki zengin Fenerbahçe sözleri tam bir hayal. Çünkü ortada borçlu bir Fenerbahçe var. Başkana düşen de bu borçları üstlenip kulübü borçsuz devretmesidir.

Sözlerime son verirken şunları eklemek isterim. Fenerbahçe menfaat kulübü değil gönül kulübüdür demiştim. Ben de gönlümü verdiğim Fenerbahçe’me başka adayı oldum. Seçildiğim takdirde büyük Fenerbahçe ailesini birleştirip 11 yıldır ölü olan Fenerbahçe ruhunu yeniden canlandıracağım.

Bizim hedefimiz 2012'ye kadar doğru transfer politikasıyla Fenerbahçe’mize Avrupa’da kupa kaldırtmaktır. Yani Avrupa şampiyonu bir Fenerbahçe vaat ediyorum sizlere…

Teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

ŞADAN KALKAVAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder